ZİKİR
Zikir; istilahta kelime olarak ezberleme, anma, animsama, hatirlama, söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua anlamlarinda kullanilir.
Tasavvuf istilahinda çok genis yer tutan zikir, Allah-u Teâlâ'nin yüceligini dile getirmek ve manevi olgunluga ulasmak gayesiyle belli bir isim ya da sözcükleri tekrarlamaktir.
Yüce Allah'in (cc) bilinen güzel isimleri ve tevhid-i serifle yapilan zikir, “zekere” fiilinin mastaridir. Asli zikirdir. Türkçe de zikir seklinde kullanilir. “Zükr” kelimesi ile ayni anlamdadir. Çogulu “ezkar” ve “zükür” olarak gelir. Zikra kelimesi de, zikrin mübalagasi olup çok zikretmek demektir. Zikir ayni kökten gelen kelimelerle birlikte, Kitabimiz Yüce Kur'an da üç yüz'e yakin yerde geçmektedir
Allah-ü Teâlâ Hz.leri, Kuran'i Kerim'in birçok ayetinde, kendisini zikretmemizi bize emretmistir. Cenab-i Hakk'in beyan olunan bu emirleri ayetlerinde su sekilde zikredilmektedir:
Allah (cc) Hz.leri buyuruyor ki;
“Ey Inananlar! Allah (cc) Hz.lerini türlü tesbihler çekerek çok zikrediniz ve O'nu (cc) sabah aksam tesbih ediniz. Zira o sizi karanliklardan nura çikarandir.” (Ahzab /41,42)
“Rabbinin ismini sabah ve aksam zikret habibim. Allah'in (cc) zikrine bütün vakitlerde devam et .”(Insan / 25)
“Allah'i (cc) çok zikredin, taki umdugunuza kavusasiniz. ” (Cuma – 10)
“ Öyle ise beni anin ki, ben de sizi anayim. Bana sükredin, nankörlük etmeyin” (Bakara /152) buyurmustur.
Kur'an-i Kerim ve hadislerde, zikrin faziletlerinden sikça bahsedilmesine ragmen, günümüzdeki insanlarin zikrin hikmetini tam olarak idrak edemedikleri için zikrullahtan uzak kalmislar, ya da gerek görmeyerek kendilerini zikirden alikoymuslardir..!
Üstadimiz Abdullah Baba Hz.leri;
Cenab-i Zülcelâl Hazretleri'ne vasil olmanin iki yolu oldugunu; Bu yollardan birisi “Hafi zikir”, digerinin ise “Cehri zikir” oldugunu söyler. Iki sekilde yapilan zikrullahi, söyle ifade etmislerdir;
“ Peygamber (sav) Hazretleri, Mekke'den, Medine'ye hicret ederlerken, Sevr Magarasi'na müsrikleri aldatma maksadiyla sigindiklarinda, yaninda yol arkadasi, can dostu olan Ebubekir Siddik (ra) vardi. Ebubekir Siddik (ra) Efendimiz magara içerisinde, müsriklerin Rasulullah Efendimize zarar verecegi endisesiyle, korkuya kapilmisti. Onun bu halini gören Sevgili Peygamberimiz:
“Korkma Ya Ebubekir.! Dilini damagina yapistir. “La Ilahe Illallah” de. Üzülme! Allah (cc) Habir ismi serifi ile haberdardir. Basir ismi serifi ile bizi görür. Bize bizden yakin olan o'dur. ( Veli ismi serifi ile dostlarina yardim edendir. Âlim ismi serifi ile bilendir. Semi' ismi serifi ile isitendir. Selam ismi serifi ile selamete ulastirandir....) Sen dedigimi yap ” buyurdu.
Hz . Ebubekir-i Siddik (ra) Efendimiz dilini damagina yapistirarak, bir nefeste yirmi bir defa “La Ilahe Illallah” kelime-i tevhidi zikredince, üzerindeki korku geçti. Ve kalp aynasi açildi. Hafi zikri, Peygamber (sav) Efendimiz bu sekilde Ebubekir Efendimize telkin etmis oldu.
Diger bir Hadis-i Serifte:
Hz. Ebubekir-i Siddik (ra.) 'in komsusu bir gün Peygamber (sav) Efendimize gelerek;
- Ya Rasulullah, Ebubekir'in evinden ciger kokulari geliyor. Komsusu oldugum ve kaç gündür aç oldugum halde bize ikram etmedi. Diye söyler..
Bunun üzerine Peygamber (sav) Hazretleri kalkar ve Ebubekir-i Sidik (ra)'in evine gelir. Fakat evin içerisinde yiyecek hiçbir sey yoktur.
Ebubekir Siddik (ra) Hazretleri, Rasulullah (sav) Efendimiz'e:
- Buyur, Ya Rasulullah! Anam, babam sana feda olsun! Sizi buraya getiren sebep nedir?” diye sorar.
- Ya Ebubekir! Komsusu aç iken, tok yatan bizden degildir. Komsun, senin ciger yedigini söylüyor. Evinden ciger kokulari geliyormus ve sen ona ikram etmemissin. Bu dogru mu?”
- Ya Rasulullah! Hâlim, Allah-u Teâlâ Hazretlerine ve size malumdur. Ben günlerdir agzima bir sey koymadim! Sadece Allah'i zikrediyordum!” dedi ve dilini damagina yapistirip; “La Ilahe Illallah” demeye basladi.
Biraz sonra evin içerisinde ciger kokusu gibi bir koku meydana geldi. Peygamber (sav) Hazretleri, Hz. Ebubekir'in komsusuna dönerek:
- Bahsettigin koku bu muydu ?” diye sordu.
O da:
- Evet, Ya Rasulallah! Bu kokuydu. Ben anlayamadim. Allah'im beni affetsin! Sen de affet! Megerse Ebubekir'in cigeri Allah askindan püryan olmus, gelen koku buymus” dedi.
Ebubekir Siddik (ra) Hazretleri, Serveri Kâinat Efendimize:
- Ya Rasulullah! Hafi zikre devam ettikçe, bende acayip garaip haller oldu. Nereye baksam sizi görüyorum. Hacete gitmeye dahi utaniyorum. Zevcemle münasebete bile hayâ ediyorum. Bundan dolayi çok mahcubum. Bunda bir hata var mi?” diye sordu.
Peygamber (sav) Hazretleri:
- Hayir, Ya Ebubekir! “Fenafir-Resül” makamina gelmissin” dedi.
Ebubekir Siddik Hazretlerinin yapmis oldugu esmalari degistirdi ve Hazreti Ebubekir Fenafillâh makamina geldi. O makama ulastiginda;
- Ya Rabbi! Ne olur benim bedenimi öyle büyüt ki; “La Ilahe Illallah Muhammedun Resülullah” diyen hiçbir mü'min cehenneme girmesin” diye dua etti.
Iste Peygamber (sav) Hazretlerinin terbiyesi altinda hafi zikir yapan o mübarek sahabe Allahü Teâlâ Hazretlerine vasil oldu.
“Bunlar (hidayete ulasan kisiler) iman edenler ve gönülleri Allah'in zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki kalpler ancak Allah i zikretmekle huzur bulur.” (Rad /28)
Cenab-i Zülcelâl Hazretlerine vasil olmanin ikinci yolu ise; Cehri zikir ile olur.
Hz. Ali (ra) Efendimiz, bir gün Rasulullah (sav) Hazretlerinin hane-i saâdetlerine gelir.
- Ya Rasulullah! Allah'a varan yollarin en kisa olanini, kullarina en kolay gelenini, nezdinde en üstün olanini bana bildir ” diye istekte bulunmus. Bunun üzerine Peygamber (sav) Hazretleri:
- Ya Ali! Ben ve benden önceki Peygamberlerin söyledigi sözlerin en kabule sayani; “La Ilahe Illallah”, Kelime-i Tevhid'tir. Yedi kat yer ile yedi kat gök terazinin bir kefesine konsa , “La Ilahe Illallah” Kelime-i Tevhid de diger kefesine konsa “La Ilahe Illallah” hepsinden agir gelir” buyurdu.
Hz. Ali (ra) Hazretleri:
- Ya Rasulullah, Allah'i nasil zikredeyim?
Hz. Peygamber (sav) Hazretleri:
- Ya Ali! Dizini dizime daya. Alnini da alnima koy. Gözlerini kapa ve üç defa söyleyecegimi dinle. Sonra sende üç defa söyle, ben dinleyeyim.
Akabinde, Peygamberimiz gözünü yumup, yüksek bir sesle, üç kere “La Ilahe Illallah” dedi. Hz. Ali (ra) Efendimizde dinledi.
Hz. Ali (ra) Efendimiz gözünü yumup, sesini yükselterek üç defa “La Ilahe Illallah” dedi.
Bu sekilde Peygamber (sav) Hazretleri, Hz. Ali (ra) Efendimize cehri zikri telkin etti. (El Inayetür-Rabbaniye)
Mekke Fethi'nde, Kâbe'nin içerisindeki putlari sahabeler yikmaya basladilar. O anda Hz. Ali (ra) Efendimiz, Peygamber (sav) Hazretlerinin yanina gelerek;
- Ya Rasulallah! Içerideki Lat ve Uzza putlari çok agir ve yüksek yapilmis, omzuma çikin da, yikalim, dedi.
Peygamber (sav) Hazretleri:
- Ya Ali! Bende nübüvvet mührü var. Benim agirligimi küre-i arz zor tartiyor. Sen beni tasiyamazsin. Onun için, sen benim omzuma çik. buyurdular.
Hz. Ali (ra) Efendimiz:
- Aman, Ya Rasulullah! Sizin omzunuza çikmaya, hayâ ederim! dedi.
Peygamber (sav) Efendimiz, tekrar:
- Çik Ya Ali, deyince
Hz. Ali Efendimiz:
- Affet Ya Rabbi!, diyerek, Rasulullah (sav) Hazretlerinin mübarek omuzlarina çiktilar. Put çok agir ve yüksek oldugundan, Hz. Ali Efendimiz putu iterken dengesini bir an kaybedip asagiya bakinca, Rasullulah Efendimiz de kendisine baktigini gördü. O anda Hz. Ali (ra) Efendimiz on sekiz bin âlemde Peygamber (sav) Hazretleri'nin cemalini gördü ve Fenafir Resül makamina ulasti.
Peygamber (sav) Hazretlerinin terbiyesi altinda cehri zikre devam eden, Hz. Ali (ra) Efendimiz de, en sonunda fenafillâh makamina geldi. Ve bu makamda;
“Ben görmedigim Rabbima iman etmem” buyurdu.
Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin zâtinda degil, sifatlarinda fani oldu. Hz. Ali ya da O'nun gibi gerçek, samimi bir sekilde Hakk'a vasil olup, teslim olan tüm müminlere bakiniz. Yüce Kur'an nasil müjdelemektedir.
“Sen ancak zikre uyan ve görmeden Rahmandan korkan kimseleri uyarabilirsin. Iste böylesini magfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele. ” (Yasin / 11)
Cehri olsun, hafi olsun, ferden olsun, cemaatle olsun; Allah'i zikir caizdir. Ayni zamanda pek kuvvetli bir sünnettir. Her kisinin ömründe en az bir defa “La Ilahe Ilallah Muhammedür Rasulullah” demesi ve yüksek sesle söylemesi farzdir.
Hafi ve cehri zikrin ilk ögreticisi Peygamber (sav) Efendimizdir. Rasulullah Efendimiz, hem hafi hem de cehri zikri bizzat yapmis ve sahabelerine de tavsiye edip, yaptirmistir.
Cehr-i Zikir Hakkinda Ayet-i Kerimeler-Hadis-i Serif ve Fetvalar
Cehri Zikir ile ilgili Cenabi Zül Celal Hz.leri:
“Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarinizi (bagirarak) zikrettiginiz gibi, hatta daha kuvvetli bir sekilde Allah'i zikredin.” (Bakara / 200) buyurmaktadir.
El-Esas Fit-Tefsir'de Said Havva merhum söyle diyor:
“Kurban Bayrami ve tesrik günlerinin (Arefe ve Kurban Bayraminin dördüncü gününün) özelliklerinden birisi de; hac farizasini eda edenlerle, etmeyenlerin (yani bütün Müslümanlarin) toplu olarak cehri (yüksek sesli) bir sekilde tekbir ile Allah'i zikretmeleridir. Hz. Ömer (ra) in (Hacda) bulunanlarla (adeta Mina tekbirlerle sallanircasina) beraber tekbir getirdikleri sabittir.(Ismail Hakki Bursevi – C.1,S.531)
Âraf Suresi 205. Ayetinde geçen;
“Kendi kendine yalvararak, ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah aksam Rabbini an, gafillerden olma.”
Emrini delil gösterenler; bu ayete göre cehri zikrin uygun olmadigi görüsünü ileri sürmektedirler. Bu son derece yanlistir. Zira bütün müfessirlerin ortak görüsüne göre bu ayet, Mekke'de zulmün en siddetli oldugu devirde inmistir. Açiktan, Ben Müslümanim diyenlerin en agir iskencelere ugradiklari bir zamanda, Rabbimiz gizli zikri tavsiye etmistir. Fakat ne zaman ki Medine'de Islam devleti kurulup, hürriyet saglanmis, iste o vakit cehri zikir de pek çok misali ile tatbik oluna gelmistir. Müfessirlerin ortak görüsüne göre ayetin;
“Yüksek olmayan bir sesle an” kisminin, yüksek sesle zikretmenin mahzurlu oldugu anlamina gelmeyecegi hususunda fikir birligi etmislerdir.
Nasil ki; “Ihramdan çikinca avlanin.” ayetinde, ihramdan çikan kisinin avlanmasi farz kilinmiyorsa! Bundan dolayi vuslatta esas olan usuldür.
Simdi de Rasulullah (sav) in ve O'nun ashabinin cehri zikir yaptiklarina dair bazi rivayetleri nakledelim.
Hadis kitaplarinin en sahihi olan Buhari'den naklediyoruz.
Ibni Abbas (ra) söyle buyurmustur:
“Insanlarin farz namazlarindan çiktiktan sonra yüksek sesle zikretmesi; ta, Hz. Peygamber (sav) zamaninda vardi. Hatta ben namazin bittigini onlarin sesini duyunca anlardim.” (Buhari)
Yine bir baska Hadisi Serifte Ya' la Bin Seddad diyor ki:
“Babam Seddad bin evs su hadisi anlattigi sirada, yine sahabelerden Ubade bin Samit (ra)'de orada bulunuyor ve tasdik ediyordu. Babam söyle diyordu:
“ Bir gün yaninda oturdugumuz bir sirada, Hz. Peygamber (sav) ehli kitabi (yani Yahudi ve Hiristiyanlari kastederek)
- Içinizde yabanci kimse var midir? Buyurdular.
- Hayir, dedik.
- Bunun üzerine kapinin kapatilmasini emrettiler ve sonra da;
- Ellerinizi kaldiriniz ve “La Ilahe Illallah” deyiniz, buyurdular.
Bizde ellerimizi kaldirdik ve uzun bir müddet “La Ilahe Illallah” diyerek zikrettik. Sonunda Hz. Peygamber (sav) söyle dua etti:
- Allah-ü Teâlâ'ya hamd olsun. Ey Rabbim! Sen beni bu kelime ile gönderdin ve bu kelimenin karsiliginda cenneti vaat ettin. Sen vaadinden dönmezsin, buyurdular.
Sonrada Hz. Peygamber (sav) bize dönüp:
“Sizi müjdelerim, Allah hepinizi affetti” buyurdular. (Hayatüs-sahabe)
Iste cehri zikir ve hafi zikrin hak olusunu ve Allah-ü Teâlâ Hazretlerine vasil olabilmenin metotlarini, Hz. Peygamber (sav) Sahabe-i Kiram'a, onlarin durumlarini gözeterek kendilerine cehri zikri ya da hafi zikri telkin etmislerdir. Cehri zikrin veya hafi zikrin birbirine karsi herhangi bir üstünlügü yoktur.
Simdi de âlimlerimizin konuyla alakali fetvalarindan nakiller yapalim. Bu mesele üzerindeki süphe ve tereddüt karanligi zikir nuru ile kaybolsun.
Ibn-i Abidinde söyle deniliyor:
Hadiste sesli zikrin efdal oldugunu belirten hadisler vardir. Mesela; “Her kim beni cemaat içinde anarsa, ben kendisini daha hayirli bir cemaat içerisinde anarim” buyrulmustur.(Buhari)
Bununla beraber gizli zikrin efdal oldugunu beyan eden hadislerde vardir. Bu iki tür hadislerin anlasilmasi su sekilde olmalidir: Sesli ve sessiz zikrin ikisi de efdaldir. Ancak bunu uygulayanlarin haline ve bulundugu vakte göre degisir.
Nitekim namazda gizli ve asikâr olmayi gerektiren hadislerin anlasilmasi bu sekilde olmustur.
Zikrin hayirlisi gizli olanidir. Cehri olani da buna aykiri degildir. Çünkü bu hadis; riyadan korkuldugu, uyuyanlar uyandigi, yahut namaz kilanlar rahatsiz oldugu zamana mahsustur.
Böyle bir durum yoksa âlimler sesli zikrin efdal oldugunu söylemislerdir. Zira bunda amel daha çoktur. Dinleyenlere de faydasi dokunur. Zikreden sahsin kalbini uyandirir, onu düsünmeye sevkeder. Uykusunu düzenler ve nesesini artirir… Meselenin tamami Fetavayi-Hayriyyededir.
Cehri zikir ile mesgul olan sahabeler ( Hz. Ali, Ibni Abbas, Ibni Ömer, Ebu Musa, Enes bin Malik, Ebu Hureyre, Abdullah Zülbacedeyn (ra) ile hafi zikir ile mesgul olan Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz. Selman-ül Farisi, Ibni Mesud, Ebu Derda (ra) Sahabe-i Kiram Efendilerimiz her iki yolda da Allah'a vuslat yolunu bulmuslar, tabiine ögretmisler, kendileri de bizzat tatbik etmisler ve bizlere kadar ulasmistir. hafi ve cehri zikir hakkinda ayeti kerimeler Kuran'da pek çok yerde kayitlidir
Bundan dolayi Mürsid-i Kâmil olan zât, dervisinin durumuna göre cehri zikri veya hafi zikri telkin eder. Dervis kabiliyeti, samimiyeti, muhabbeti, çalismasi nispetinde yol alir.
Zikir Hakkinda Ayeti Kerimeler
“(Resulüm ) Sana vahyedilen, kitabi oku ve namaz kil. Muhakkak ki namaz kötülüklerden ali kor! Allah'i zikir elbette ( ibadetlerin ) en büyügüdür. Allah yaptiklarinizi hakkiyla bilir.” (Ankebut / 45)
“ Seytan onlari ( münafiklari ) etkisi altina aldi da, Allah'i zikretmeyi unutturdu. Iste onlar (zikirden uzak münafiklar) seytanin yandaslaridir.” (Mücadele /19)
“Iman edenlerin, Allah'i zikir ve Hak'dan inen Kur'an sebebiyle ürperme zamani daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi ( zikrullahi terk edici ) olmasinlar. Onlarin üzerinden uzun zaman geçti de, kalpleri katilasti. Onlarin birçogu yoldan çikmis kimselerdir.” (Hadid /16)
“Namazi bitirince de ayakta, otururken, yanlari üzerine yatarken Allah'i zikrederler. Göklerin ve yerin yaratilisi hakkinda derin derin düsünürler ve söyle derler: Rabbimiz! Sen, bunu bosu bosuna yaratmadin. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabindan koru!” (Ali Imran /191)
Zikir Hakkinda Hadis-i Serifler
“Size amellerinizin en hayirlisini ve melik ( olan Rabb )'inizin katinda en sevapli olan ve derece bakimindan en yüksek hem de altin ve gümüs sadaka dagitmanizdan, ( Allah'in dini için cihat edip Islam ) düsmanlarinin boyunlarini vurmanizdan size daha hayirli olan ameli haber vereyim mi? Sahabe;
- Ver Ya Rasulullah!” deyince,
Hazreti peygamber (sav) “ Zikrullahtir” buyurdu. ” (Tirmizi)
Zikrin faziletine ve Allah katindaki kiymetine dair Hz. Muaviye'nin Peygamber (sav) Efendimiz'den naklettigi Hadisi serif'te söyle bahsedilmektedir:
“Bir gün Peygamberimizin zevcesi Ümmi Habibenin evine geldim. Allah'in Resulü de geldi. Biraz sohbetten sonra, alnindan piril piril nur tanesi indi, benzi sarardi, beyazlasti. Ondan sonra gözünü açti. Kiz kardesim Ümmi Habibe terlerini sildi. Terini kurutmak için atese götürdü. Ates ne terini kuruttu, ne de mendilini yakti. Odanin içi Miski Amber gibi kokuyordu. Acele yürüdü. Ben de arkasindan yürüdüm. Içlerinde Selman-i Farisi'nin (ra) de bulundugu Ashab-i Suffe'nin oldugu yere geldi. Dört yüz kisi kadar vardi. “Illallah Illallah” diye tesbih ediyor, zikrediyorlardi.
Rasulullah (sav) Hz.leri söyle buyurdular:
- Allah için size and veririm, yemin ederim, ne yapiyorsunuz?”
Onlar da:
“Allah'i (cc) zikrediyoruz. “Ilahi Ente Maksudi ve Rizake Matlubi Ya Hz. Allah” diyoruz.
Ya Rasulullah! Maksadimiz O'nun rizasidir. Bizi karadaki, denizdeki mahluklar gibi degil; en güzel sekilde “Ahseni Takvim” olarak yaratti. Habibine ümmet eyledigi için biz onu tesbih ediyoruz” dediler.
Rasulullah (sav) Efendimiz:
- Size, zikrullahin degerini anlayin diye yemin vererek söyledim. Simdi Cebrail kardesim geldi. Cenabi Allah (cc) meleklere söyle hitap ediyor:
(Ey meleklerim!) Görüyor musunuz bu kullarimi? Onlar katimda sizden çok sevimlidir.) Melekler cevaben:
“Ya Rabbi! Biz sana hakkiyla zikredici sükredici degil miyiz?” der.
Allah-ü Teâlâ Hz.leri;
“Evet! Sizler bana sükredicilersiniz. Fakat onlarin zikri bana daha hos geliyor. Onlarin kalbine nefis verdim, mal sevgisi, makam sevgisi, evlat sevgisi, her türlü sevgiyi verdigim halde; kalplerindeki sevgileri tevhid nuruyla attilar. Masiva kalmadi kalplerinde. Nazargahim kalpleri oldu.
Yere göge sigmam, mümin kullarimin kalbine sigarim.
Onlar benden rizami istiyorlar. Onun için sizden çok üstündür.” buyurdu.
O halde devam ediniz. Ben üzerinize rahmetin indigini gördüm ve size ortak olmak istedim.” buyurdular. (Taberani)
Rasulullah (sav) Efendimiz söyle buyurmuslardir ;
“Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki;
- Ben kulumun zanni ( ne ise ) ona göreyim. Beni zikrettigi zaman onunla beraberim. Eger ( kulum ) beni kendi kendine zikrederse; ben de onu kendi zâtimda zikrederim. Eger kulum beni cemaat içerisinde zikrederse; ben de onu o cemaatten daha hayirli bir cemaat içinde zikrederim.” (Buhari, Müslim,)
(Ey ashabim!) Eger cennet bahçelerine ugrarsaniz; o ( bahçelerde ) çok kalin. Sahabeler sordular:
- Ya Rasulallah cennet bahçeleri nerelerdir?
Rasulullah Efendimiz buyurdu ki;
- Zikrullah Halakalaridir. (Tirmizi )
Her kim ki, cemaatle sabah namazini kilar, (namazdan ) Sonra günes doguncaya kadar ( cemaatle veya tek olarak ) zikrullah yapar, bundan sonra da iki rekât namaz kilarsa; onun için tam bir hac ve umre sevabi vardir. Tam bir hac ve umre sevabi vardir. Tam bir hac ve umre sevabi vardir. (Tirmizi)
Muaz Bin Cebel (ra) söyle anlatiyor:
Son konusmamizda Hz. Peygambere (sav);
- Ey Allah'in Rasulü! Allah-ü Teâlâ katinda amellerin en sereflisi hangisidir? diye sordum.
- Dilin, Allah'in zikrinden dolayi yas oldugu halde ölmendir. buyurdu. (H.Sahabe)
Cabir (ra) söyle anlatiyor:
- Bir gün Medine mezarliginda bir atesin yanmakta oldugunu görerek oraya gittik. Hz. Peygamber (sav) yeni açilan bir kabre girmisler, orada bulunanlara;
- Cenazeyi bana uzatiniz. buyurdu.
Onu ayaklari tarafindan Hz. Peygamber (sav)'e uzattilar. Sonradan bu kisinin yüksek sesle zikir yapan bir sahabe oldugunu ögrendim.(Ebu Davud,)
Abdullah Zulbacadeyn denilen mübarek sahabe daima yüksek sesle zikrullah yapardi. Bir gün Hz. Ömer (ra) onun hakkinda;
- Acaba riyakârlik mi yapiyor? dedi.
Hz. Peygamber de (sav):
- Hayir! O yanik halde Allah'a yalvaran birisidir. buyurdular. (Riyazüs-salihin.)
Abdullah bin Amr (ra) der ki ;
Rasulullah (sav) söyle buyurdu:
“Tesbih (SübhanAllah) mizanin yarisini, (Elhamdülillah) ise tamamini doldurur. (La Ilahe Illallah) sözüne gelince; onun sevabi hiçbir maniye takilmadan dogruca Allah'a gider. (Tirmizi)
Cabir (ra) demistir ki;
Rasulullah (sav) söyle buyurdu:
“Zikrin Faziletlisi “La ilahe Illallah ” (demek ) tir. Dualarin en faziletlisi ise ( Elhamdülillah) demektir. (Nesai)
Abdullah Baba (ks) ayetler ve hadisler isiginda Allah'i (cc) zikreden bir kul idi. Hiçbir zaman Kur-an ve Sünnet yolundan çikmaz usul ve adaba riayet ederdi. Sabah Namazini eda ettikten sonra, günes doguncaya kadar Allah'i zikir ile mesgul olurdu. Ikindi Namazindan sonra da, kerahat vakti çikincaya kadar yine zikir ile mesgul olur; su hadisi serifi okurlardi:
“Yemin ederim ki! Sabah namazindan sonra Allah'i (cc) zikreden bir toplulukla oturmam ( ve onlarla ) zikretmem; benim için Hz. Ismail (as) in soyundan bir köleyi âzat etmekten çok daha hostur. Ve yine yemin ederim ki! Ikindi namazindan sonra günes batincaya kadar Allah (cc)'i zikreden bir cemaatle oturmam; bana dört köle âzat etmekten daha sevgilidir . (Ebu Davut)
Cemaat Ile Zikir
Allah-ü Teâlâ Hz.leri ayeti kerimesinde;
“Allah'in mescitlerinde O'nun isminin zikredilmesine engel olan ve o yerlerin (mescitlerin) harap olmasina çalisandan daha zalim kim vardir? Aslinda bunlarin o yerlere (mescitlere) korkarak girmeleri gerekir. Bunlar (Allah'i zikre mani olanlar) için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardir.” (Bakara /114) buyurmaktadir.
Peygamber (sav) Efendimiz ise hadisi seriflerinde;
“Bir mecliste oturan topluluk Allah'i zikretmeden, o meclisten ayrilirlarsa bir esegin lesinden ayrilmislar gibidir. Zikrullah yapmadan ayrilan bir topluluk kiyamet gününde hüsrana ugrarlar .(Buhari)
Yukarida bahsedilen hadis-i seriften anlasilacagi üzere, cemaatle zikrullah yapmak çok önemli bir ibadettir. Öyle ki, “La Ilahe Illalah” diye zikretmenin sevabi anlatilmakla bitmez. Zira Hz. Peygamber (sav) buyurmuslardir ki;
“Zikrin en faziletlisi La ilahe Illallah demektir”
Cemaatle zikrullah halkasina katilmayanlar pek büyük bir sevabi kaçirdiklari gibi, bundan baska büyük vebal altina girmis de olurlar.
Ebu Vakid El Haris bin Havf (ra) demistir ki;
“Muhakkak ki Rasulullah (sav) mescide insanlarla beraber oturuyordu ( Allah'i zikrediyordu) O esnada üç kisi (mescidden ) içeri girdi. Ikisi Rasulullah'a (sav) dogru geldi. Digeri gitti. ( O gelenlerden birisi) ön halakanin birinde bir bosluk buldu ve oturdu. Digeri de (rahatsizlik vermemek için ) arkalarina oturdu. Üçüncüsü de zaten arkasini dönerek çekip gitmisti. Rasulullah (sav) zikrullah bittikten sonra dedi ki;
- Size su üç kisiden haber vereyim mi?
Birisi Allah' a yüzünü döndü. Allah Teâlâ ona acidi (ve affetti)
Bir digeri zahmet etmekten çekindi (arkaya oturdu ) Allah Teâlâ da onu magfiret etti.
Sonuncusuna gelince (Allah'i zikirden ) yüz çevirdi. Allah Teâlâ da ondan yüz çevirdi. (R.salihin)
Enes Bin Malik (ra)'den Hz. Peygamber (sav) Efendimiz söyle buyurmuslar;
“Yalniz Allah rizasi için ihlâsla Allah'i zikretmek kastiyla oturmus hiçbir topluluk yoktur ki; semadan bir münadi (melek) onlara söyle nida etmesin:
( Haydi) magfiret edilmis olarak kalkin, muhakkak ki günahlariniz sevaba çevrildi. (Imam Ahmed)
Camilerde ve mescitlerde cehri (yani açiktan) ve yüksek sesle zikrullah etmek caiz midir? sorusuna fetva âlimleri söyle cevap vermislerdir:
Kerahat dahi olmadan caizdir. (Ali Cemali Efendi Fetvalari)
Fakih Ebul-Leys, Tenbihulgafilin isimli eserinde demistir ki;
“Mescitlerde zikrullah disinda sesi yükseltmek haramdir.”
Imam Gazali insanoglunun tek basina Allah'i zikretmesiyle cemaatin zikretmesini, tek basina ezan okumasi ve cemaatin (birkaç müezzinin birden) ezan okumasina benzetmis ve söyle buyurmustur “ Nasil ki cemaatle ezan okuyan müezzinlerin sesleri havanin yogunlugunu tek müezzinden daha fazla yariyorsa; cemaatin zikri de kalbin üzerinde tesir ve kalin gaflet perdelerini kaldirmak bakimindan tek kisinin zikrinden üstündür. (Ibn-i Abdin Terc)
Ebu Said Hadimi Hz.leri El Berika kitabinda buyuruyor ki:
“Zikrin açiktan yapilmasina gelince onu bazilari men ettiler, digerleri de caiz gördüler. Fakat Bezzaziye isimli fikih kitabindaki sözün neticesi Cevaz yönünün tercih edilmesi eserlerden ve fakihlerin kavillerinden muhalif olan yönün ise te'vil edilmesidir.”
Ebussuud Efendi merhumun cehri zikir hakkinda ki risalesinin neticesi ancak cehri zikri caiz kilmaktir. Ve mutlak sekilde onun (asikâr zikrin)kilinmasidir. Iki tarafin delillerini birlestirmek ve tercih etmekle hususi bir risalede açiktan zikrin caiz olusunu genis bir sekilde anlatmis olduk.
Ayni konu, Mecmuunnevazil ve Fetva ve Haniye ve Sigiyye ve Sagir ve Mültekit Ve Tecnis kitaplarinda mevcuttur.
Su hususu da ilave etmek gerekir. Muhakkak ki hamamda yüksek sesle Kur'an-i Kerim okumak mekruhtur. Hafi (gizli) sesle okursa mekruh olmaz. Yüksek sesle de olsa tesbih (Subhanallah) demek, tehlil (Lailaheillallah demek) mekruh olmaz. (Umdetülekrar kitabi).
Necasetin bulunmasi ve avret yerlerinin açilmasi ihtimali varken bile hamamlarda yüksek sesle zikir caiz olurda; niçin mescidlerde yalnizken yüksek sesle zikir caiz olmasin? (Cami)
Çogu zaman olurdu ki; Nebi (sav) ashabiyla beraber zikirleri, tesbih ve tehlili yüksek sesle yapardi. (Bustanulen)
Zikir Hakkinda Fetvalar
Cenab-i Hak Kur'an-i Kerim de:
“Eger bilmiyorsaniz Zikir ( Kur'an ) ehli ( alimlere ) sorun” (Nahl/44)
Yine, Bir Ayette;
“Eger (süphede kaldiklari meseleleri ) Resule (sav) veya aralarinda yetki sahibi kimselere götürselerdi. Onlarin arasinda isin iç yüzünü anlayanlar, onun ( o meselenin ) ne oldugunu bilirlerdi. Allah'in size lütfu ve rahmeti olmasaydi pek aziniz müstesna seytana uyup giderdiniz.” (Nisa /83) buyurarak
Meselelerimizi Kur'an ehli âlimlere götürüp, onlardan aldigimiz cevapla amel etmemiz isteniyor.
Öyleyse âlimlerimizin zikir hakkindaki fetvalarindan birkaç nakil yapalim da konu iyice aydinlansin.
Meshur Seyhülislam ve büyük âlim Hanefi müctehidlerinden Ebussuud Efendiye soruldu ki;
- Bir adam yüksek sesle, oturarak yahut ayakta zikrullah yapsa caiz olur mu?
El cevap: Edep ve zikre hürmet ederek olursa caizdir. (Ebussud Ef. Fetvalari)
Yine soruldu ki;
- Halka olup bel ve baslarini saga sola hareket ettirerek cehri (yüksek sesle) zikrullah eden kimselere ser'an ne lazim gelir?
El cevap: Bellerini degil de sadece baslarini hareket ettirmekte yetinselerdi daha hos idi. Zikri serifin edebine daha uygun idi. Amma beli hareket ettirmekte dahi hiçbir zarar yoktur. Ayaklar yerden kalkmadikça. (Fetva S,83)
Meshur fetva kitabi Fetavayi Hindiyye de söyle deniliyor:
“Büyük bir cemaat yapip, sesleri yükselterek, hep birlikte tesbih (Sübhanallah demek) Tehlil (La ilahe illallah demek), salâvat ve sair zikirleri söylemekte bir beis (zarar) yoktur. Ancak (Mahzurlu bir durum varsa) sessiz söylemek daha iyidir.” (Fetavayi Hindiyye C.5 Sh.315 Arapça)
Meshur ve son devir Hanefi müctehidlerinden Imam Tahtavi Dürr'ül Muhtar hasiyesinde mekruhlar faslinda diyor ki:
- Mescidde halka olup yüksek sesle zikretmekten (dervisleri) kimse menedemez. Zira mescitlerde zikrullahi men edenler Cenab-i Hakk'in:
“Kim Allah'in mescitlerinde Allah'in isminin zikredilmesinden mani olanlardan daha zalim olabilir” (Bakara /114) ayeti kerimesindeki hükme dâhildirler. Iste bu en zalimler arasina katilmamak korkusundan kimse mescitlerde zikri yasaklayamaz. (Nimet-i Islam)
Imam Birgivi Hazretleri Tarikat-i Muhammediye isimli kitabinda söyle buyuruyor:
Edepsizlik yapmadan Allah'i oturarak veya ayakta zikretmekten hiçbir beis yoktur. Tevhidin (La ilahe illallah) manasini kuvvetlendirmek kastiyla basi saga sola oynatmaktaysa, zanni galiple caizlik hatta kesinlikle müstehaplik vardir. (Arapça Ist. Haci Hüseyin Ef. Mat. Sh.185)
Bir kisi zikir yaparken sesini yükseltince, oradan birisi dedi ki:
- Keske sesini tutsaydi daha iyi olurdu”.
O zaman Hz. Peygamber (sav):
- Birak onu! Zira o (yüksek sesli zikir yapan) Allah için çok ah eden bir kimsedir.”
Bu hadisin benzeri, Ibn-i Diri ve Zülbecadeyn (ra) Hazretlerinin hadisleridir ki bunlari Beyhaki rivayet etmistir.
Imam Suyuti (ra) Neticetül Fiker isimli kitabinda söyle diyor:
“Allah'a hamd seçilmis kullarina selam olsun. Allah sana ikram etsin. Sofilerin adet ettikleri üzere mescitlerde zikir halkalari kurmalari ve yüksek sesle zikir yapmalari mekruh mu, degil mi?” diye soruldu.
Cevap; Bunda mekruh olmayi gerektirecek bir sey yoktur. Zikrin yüksek sesli olmasinin güzel bir sey oldugunu ifade eden çok hadisi serifler varid olmustur. Çok hadiste zikri gizli yapmanin güzel oldugu anlatilmistir. Bu iki hadislerin bir araya getirilmesi söyle olur:
Zikrin gizli veya açik olmasi; hallerin ve sahislarin durumuna göre degisir. (Fetavayi Ömeriye S. 43,44)
Kelime-i Tevhidin Fazileti
Cabir (ra) demistir ki;
Rasulullah (sav) söyle buyurdu:
“Zikrin en faziletlisi “La ilahe illallah” (demek) tir. Dualarin en faziletlisi ise “Elhamdülillah” (demek ) tir. (Nesai ve Ibn-i Hibban) Ebû Said El Hudri (ra) Hz.leri demistir ki;
Rasulullah (sav) Efendimiz söyle buyurdular:
Musa (as) (Cenabi Hakka) dedi ki;
-Ya Rab! Bana kendisiyle seni zikredecegim ve sana dua edecegim bir sey ögret.
Hak Teâlâ buyurdu ki;
-La Ilahe Illallah, de.
Hz. Musa (as):
- Ben, ancak bana mahsus olan bir sey istiyorum dedi.
Cenabi Hak söyle buyurdu:
-Ey Musa, eger yedi kat gökler ve yedi kat yerler terazinin bir kefesine “ La Ilahe Illallah” sözü diger kefesine konsaydi, “ La Ilahe Illallah” sözü agir basardi.”(Tergib - Nesai)
Abdullah Bin Amr (ra) der ki;
Rasulullah (sav) söyle buyurdu;
“Tesbih (sübhanallah) mizanin yarisini, Elhamdülillah ise tamamini doldurur. “La Ilahe Illallah”( sözüne gelince ) onun sevabi hiçbir maniye takilmadan dogruca Allah'a gider.” (Tirmizi)
Ebu Hureyre (ra)'den rivayet olunmustur.
Hz. Peygamber (as) söyle buyurdular :
“Bir kul ihlâsla“La Ilahe Illallah” deyince derhal semalarin kapilari açilir ve isledigi büyük günahlar yok olup (La Ilahe Illallah) sözü arsa çikar.” (Tirmizi).
Evrad 3 Ihlâs-i Serif, 1 Fatiha Serife
Peygamber Efendimiz Hz.MUHAMMED MUSTAFA (sav)'in ve Âdem (as) ile arasinda geçen bütün Peygamber Efendilerimizin mübarek ruhu seriflerine ve Melaike-i Kiram'in ruhaniyetlerine hediye eyledim.
Cihar-i Yar-i Güzin Ebubekir-i Siddik, Ömer-ül Faruk, Osman-i Zinnureyn, Aliyel Murteza (kv) Efendilerimizin, Ashab-i Suffe, Ashab-i Ensar, Ashab-i Muhacirinin ruhu seriflerine Imam-i Hasan, Imam-i Hüseyin ve yetmis iki Sühedanin ruhlarina da hediye eyledim, sen vasil eyle Ya Rabbi!
3 Ihlâs-i Serif, 1 Fatiha Serife
Imamimiz Imam-i Azam Ebu Hanife, Imam-i Safi, Imam-i Maliki, Imam-i Hanbelî (ra) Hazretlerinin ruhlarina, Pirimiz;
Esseyyid Abdulkadir-i Geylani,
Esseyyid Ahmed-i Kebir-i Rufai,
Esseyyid Ahmed-i Bedevi,
Esseyyid Ibrahim Dusuki,
Seyh Ebu-l Hasan Ali Sazeli,
Sah-i Naksibendî Mehmed-i Bahaeddin (ks),
Sah-i Mevlana Celaleddin-i Rumi (ks),
Sah-i Haci Bektasi Veli,
Sah-i Haci Bayrami Veli ve 12 Piran Hz.lerinin ruhlarina, Üçler, Yediler, Kirklar ve Rical-i Gayb erenlerinin de ruhaniyetlerine hediye eyledim. Sen vasil eyle Ya Rabbi!
3 Ihlâs-i Serif, 1 Fatiha Serife
Büyük Üstadimiz El-Hac El-Hafiz Ebubekir-i Babanin, Haci Ali Efendimizin, Haci Ali Haydar Efendimizin, Büyük Üstadimiz Çorumlu Haci Mustafa Efendi Hazretlerinin ruhu seriflerine, Hassaten manevi babamiz Abdullah Gürbüz (ks) Efendimizin ruhu seriflerine hediye eyledim. Turuk-i Aliyemizden ve Akraba-i Taallukatimizdan bütün geçenlerin ruhlarina da hediye eyledim. Sen vasil eyle Ya Rabbi!
Bagislamadan sonra (24 Saatte Bir Defa Çekilir.)
100 defa Besmele-i Serife
(Bismillâhirrahmanirrahim)
100 defa Tevbe-i Istigfar
(Subhanallahi vebihamdihi subhanallahil aziym vebihamdihi estagfirullah.)
100 defa Salavati Serife
(Allahümme Salli ala seyyidina Muhammedin ve ala âli seyyidina Muhammedin ve sahbihi ve sellim.)
12 defa Ihlâs-i Serife.
12 defa Ayet-el Kürsi.
100 defa Kelime-i Tevhid
( Lailahe illallah.) sonunda (Muhammed-ür Rasulullah) denecek .
Her namazin sonunda;
166 Kelime-i Tevhid
33 Ya Allah-u.
100 Ya Mü'min.
100 Ya Latif.
33 Selamun Gavlen mirrabbirrahim. ( Tesbihatlari çekilecektir .)
Üstadimiz, sultanimiz Abdullah Baba (ks) Aziz Hz.leri bir müridin derse baslamadan önce söyle yapmasini tavsiye ettiler;
“Mürid dersine baslamadan önce kible istikametine dogru oturur. Üç ihlâs-bir fatihayi okur ve su üç sekilden birisiyle tefekkür eder.
1 . Allah'in (cc) zâti sifatlarini degil de, subuti sifatlarini yani “Hayat, ilim, irade, kudret, tekvin, semi, basar, kelam” sifatlarindan birini tefekkür eder.
2 . Ölümü tefekkür eder. Kendisinin öldügünü, yikandigini, camiye götürüldügünü, namazinin kilindigini ve kabre konuldugunu, meleklerin onu sorguya geldigini düsünür. Ve dersine baslar.
“Ölümü çokca aniniz. Zira o günahlari eritir ve dünyadan yüz çevirtir.”
“Lezzetleri yenen ölümü çokca anin.” (Buhari)
3 . Peygamber Efendimiz (sav) ruhani âlemde yüksekçe bir yerde oturuyor. Hemen saginda ve solunda Ebubekir Efendimiz, Ömer Efendimiz, Osman Efendimiz, Ali Efendimiz bulunuyor. Karsilarinda geçmis Peygamberler Hz Adem (as) dan itibaren siralaniyorlar. Arkalarinda Sahabeler, arkalarinda Piranlar ve en arkada dervisin kendisi var oldugunu düsünecek. Üstadiyla birlikte bu zâtlara bakarak derse basladigini tefekkür eder.
Cenabi Zül Celal Hazretlerinin gökleri, denizleri ve karadaki mahlûkatlari nasil yarattigini, zerreden kürreye kadar her seyi tefekkür eder. Sonra zekeratül mevte geçer. (ölümü tefekkür)
Ya Rabbi!
Bir damla meni idik. Anamizin karninda kan olduk, pihtilastik. Et olduk. Seklimiz semailimiz belirdi, ruhumuz dirildi. Cennet misali anamizin karninda riziklandik.
Ya Rabbi!
Dogduktan sonra annemizden riziklanacagimiz sütü halkettin. Içinde her vitamini bulundurdun. Emekledik, büyüdük. Evlendik çesitli sikintilar, çesitli elemler, hastaliklar geçirdik. Yataklara düstük. Doktorlara kostuk. Fakat onlar da bir çare bulamadi.
Ya Rabbi!
Veren sensin, alan sensin. Elbette biz ahiret yolcusuyuz. Bu ceset topragin malidir diye, tefekkür ettik.
Azrail (as) geldi, ruhumuzu aldi. Yikadilar, kefenlediler. Malimiz, esimiz, dostumuz hep dünyada kaldi. Kabre koydular, üstümüze toprak attilar. Melekler sorgu için geldiler;
Rabbin kim? Peygamberin kim? dinin nedir? diye sordular. Mahser yerinde insanlar fevc fevc toplanmaya basladi. Herkes otuz üç yasinda olacak. Aman Ya Rabbi! Amel defterim sagimdan mi, yoksa solumdan mi verilecek? Sen bilirsin Ya Rabbi! Habibin Ahmet Resulün Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin Liva'ül Hamd Sancagina bizi dâhil eyle, sevk eyle, cennet ve cemaline müserref kil Ya Rabbi! diye tefekkürümüze devam ederiz. Ondan sonra Ibrahim (as)'in atese atilirken Allah'a teslim oldugu gibi teslim oluruz. Allah (cc) her seye kadir. Bizi kurtaracak ondan baska kimse yok!
Ya Rabbi!
Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardim dileriz. (Fatiha)
Ya Rabbi!
Bizi, O inam ettigin, ihsan ettigin peygamberler, salihler, sirati müstakimde olanlardan eyle! Gazabina ugrayan Nemrutlardan, Ebu Cehillerden, zanilerden, içkicilerden, kumarcilardan, delalete ugrayanlardan eyleme! diyecegiz ve Kelime-i Sehadet getirip, tespihi elimize alip dersimizi yapacagiz Insaallah!
Istihare Namazi ve Duasi , Seyri Sülük ve Keramet
Istihare Namazi ve Duasi
Hakkimizda hayir mi, yoksa ser mi olacagi konusunda tereddüt ettigimiz hususlarda Rasul-i Ekrem (sav) Efendimiz'in bize istihare ve istisare yapmamizi ögütlemesi burada mutlaka zikredilmesi gereken son derece önemli bir husustur.
Hz. Cabir r.a. anlatiyor:
Rasulullah (sav) bize Kur'an'dan bir sure ögrettigi gibi, her iste istiharede bulunmamizi da ögretirdi. Söyle buyururdu:
“ Biriniz bir is yapmak istedigi zaman farzlar disinda iki rekât namaz kilsin, sonra da su duayi okusun :
Allahim! Senden hayir talep ediyorum. Zira sen (her seyi hakkiyla) bilirsin. Senden, hayir islemeye kudret talep ediyorum Zira sen vermeye kadirsin. Senden yüce fazlini diliyorum. Sen her seye kadirsin, ben ise acizim. Sen bilirsin, ben ise cahilim. Sen gayblari bilirsin.
Allahim! Eger bu is bana dinim, hayatim ve akibetim için –veya hal-i hazirda ve ileride hayirlidir, bunu bana takdir et ve yapmami kolay kil. Sonra da onu hakkimda mübarek eyle. Eger bu is bana, dinim, hayatim ve akibetim için veya hâli hazirda ve ileride zararli ise onu benden, beni de ondan çevir.” (Buharî – Tirmizî)
Istihare Namazini usul ve adabini Üstadimiz Abdullah Baba Hz.leri söyle anlattilar;
Yatma zamani tekrar abdest alinacak, iki rekât istihare namazi kilinacak.
Birinci rekâtta: Fatihadan sonra (Kâfirun Suresi)
Ikinci rekâtta: Fatihadan sonra (Ihlâs Suresi) okunacak. Selam verdikten sonra oturdugu yerde:
Onbes Istigfari Serif
(Estaffirullah El Azim)
üç Salâvat-i Serif (Allahümme salli Ala Seyyidina Muhammedin ve ala âli Seyyidina Muhammedin ve sahbihi ve sellim).
Üç Ihlâs, bir Fatiha:
Peygamber Efendimizin ve bütün peygamberlerin ruhlarina hediye edilecek. üç Ihlâs, bir Fatiha: Pirimiz Seyyid Abdulkadir Geylani, Seyyid Ahmed-el Kebir-i Rufai, Sahi Naksibendî Muhammed Bahaddin Hazretleri ve bütün Piran Hazretlerinin ruhlarina hediye edilecek.
Onbir Ihlâs-i Serif, on Fatihayi Serif, yedi Ayet-el Kürsi okunacak. (birincide sag tarafina, ikincide ön tarafina, üçüncüde sol tarafina, dördüncüde arka tarafina, besincide göge, altincida yere üfürülecek, yedincide okunup içine çekilecek.)
Sonra yukarida yazdigimiz Rasulullah (sav) Efendimizin tavsiye ettigi dua ve istek yapilacak. Sag tarafina sag avuç içerisine yüzünü yaslayip yatilacak. Ya Fettah, Ya Fettah, Ya Fettah diyerek uyunacak ve görülen rüya sabah kalkinca hemen yazilacak.
(Gördügünüz rüyayi da ehil olan insanlara anlatmaniz gerekir)
Seyr-i Sulük
Seyr-i sülûk lûgatta takip edilecek usül, bir terbiye yoluna girip devam etmek anlamina gelmektedir.
Tasavvufta ise;
Müridin tarikat prensipleri çerçevesinde yapmis oldugu ibadet, dua, riyazet, mücahade, halvet, tefekkür neticesinde ruhun derece derece saflasmasi ve ilahi hakikatleri kavramasina engel olan perdelerin kalkip asli berrakligini kazanmasi demektir.
Seyr-i sülûkta ihlas, sidk ve sabir bu yolculugun esasidir. Seyr-i sülûkun da bu esaslara riâyet etmeyen kimse menzile ulastigini sansa da yolu kesilmistir. Hareket edip ilerledigini düsüncede, yerinde saymaktadir.
Kisinin Allah'a seyr-i sülûkû ancak sahih iman, yerlesen akide, ilâhi hududa riayet eden kalp, seriata uygun amel ve Resûlü Ekrem'i örnek alan güzel ahlak iledir.
Ahiret yolcusunun, bu yoldaki engelleri asip makamlara ulasmasi için, nefsiyle pek çok mücahedeleri vardir. Ayrica, zikir, murakabe, muhasebe ve halvet gibi yapacagi isleri vardir. Çünkü Allah'a ulasmak, yalniz bir heves ve arzu ile elde edilemez. Kuvvetli inanç, takva, azimde sadakat ve gayede ihlas ister. Ancak bu sayededir ki; Allah-u Teâlâ sâlike, kâmil bir marifet ve gerçek kalp saadeti ikram eder.
Seyr-i sülûkû anlatmak için sair diyor ki;
Bu seyrü sülûkünde baskasina iltifat etme;
Çünkü Allah'tan baska her sey baskadir.
Allah'in zikrini kendine kal'a edin
Mertebeler sana parladikça sen oradan geç
Zira biz de bütün asamalardan geçtik.
Ve senden baskasini istemem,
Ne surete kiymet veririm,
Ve ne de senden bir saniye ayrilirim.
Seyr-i sülûkta makamlari atlamak konusunda Mürsid-i Kamil'in önemi ortaya çikar. Mürsid-i Kâmil yönlendirici, yol gösterici konumundadir. Mürsid-i Kâmil'i olmayan bu makamlari çikamaz yada çikmaya çalisirken sapitir