HAC
Islâm'in temel ibadetlerinden biri. Arafat'ta belirli vakitte bir süre durmaktan, daha sonra Kâbe-i Muazzama'yi usûlüne göre ziyaret etmekten ibaret olan ve Islâm'in sartlarindan birisini teskil eden ibadet.
Hac, HCC kökünden bir mastar olup; müslümanlara göre, bir farzin edasi, hristiyanlara göre ise ibadet ve teberrük amaciyla mukaddes topraklari ziyaret etmek, demektir. Kur'an-i Kerîm'in 22. suresinin adi da "Hac Suresi"dir.
Hac ibadeti maksadiyla ziyaret edilecek olan yerler; Kâbe, Arafat ve çevresidir. Zamani ise hac aylari diye isimlendirilen; Sevval, Zilkâde ve Zilhicce aylaridir. Hac'da her fiil için özel zamanlar vardir. Ziyaret tavafinin, kurban bayrami sabahindan, ömrün sonuna; Arafat'ta vakfenin ise, arefe günü zevalden, kurban bayrami sabahi safak sökünceye kadar yapilabilmesi gibi. Diger yandan bu büyük ziyarete hac niyetiyle ve ihramli olarak yönelmek de gereklidir.
Ebû Hureyre'den (ö. 58/677) söyle dedigi nakledilmistir: "Allah elçisine hangi amelin daha faziletli oldugu sorulunca söyle buyurdu: Allaha ve Resullüne iman'. Sonra hangisi? denildi. Allah yolunda cihad', buyurdu. Sonra hangisi sorusuna ise; "mebrûr hac", cevabini verdi" (Buhârî, Cihad l; Hac, 4, 34, 102; Umre, 1; Müslim, Iman,135,140; Tirmizî, Mevâkît, 13, Hac, 6,14, 88; Dârimî, menâsik, 8, Salât, 24, 135).
"Umre, ikinci bir umreye kadar olan günâhlara keffârettir. Mebrûr haccin karsiligi ise ancak cennettir" (Nesaî, Hac, 3, Zekat, 49, Imân, 1; Dârimî, Menâsik, 7, Salât, 135; Tirmizî, Hac, 6; Ahmed b. Hanbel, I, 387, III,114, 412, IV, 342). Mebrûr hac; kendisine hiçbir günâh karismayan, eksiksiz olarak ifa edilen makbul hac, anlamina gelir.
es-Sevkânî (ö. 1255/1839) amellerin fazileti ile ilgili birbirinden farkli olan hadisleri, Hz. Peygamber'e soru soran muhatabin durumuna göre verilmis cevaplar olarak degerlendirir (es-Sevkânî, Neylü'l-Evtâr, el-Matbaatü'l-Osmâniyye, Misir (F.Y), IV, 282 vd.). Imam Mâlik (ö.179/795)'e göre, farz hatta nafile hac düsman korkusu olmadikça cihaddan daha üstündür. Ancak düsman korkusu olursa, cihad, nafile hactan önde gelir (ez-Zühaylî, el-Fikhu'l-Islâmî ve Edilletüh, Dimask 1985, III, 11).
Hac ve umre ile, her yil Kabe'nin ihyâsi gerçeklesir. Umre'yi bir yilin veya ömrün herhangi bir gününde ifa imkâni vardir. Umre, belirli günlerde yapilabilen hac ibadetinden daha kolaydir. Hac küçük günâhlara keffâret olur ve ruhu ma'siyet kirlerinden temizler. Hatta bazi Hanefi bilginlerine göre, büyük günâhlari da örter. Mebrûr hac yapanin cennete girecegini bildiren hadisle, yine Hz. Peygamber'in su hadisleri bu konuda önemli delil teskil eder. " Kim hac yapar, bu esnada cinsî temastan korunur, çirkin söz ve davranislardan uzak durursa, annesinden dogdugu gündeki gibi günâhlarindan kurtulur" (Buhârî, Muhsar, 9,10; Nesaî, Hac, 4; Ibn Mâce, Menâsik, 3; Dârimî, Menâsik, 7; Ahmed b. Hanbel, II, 229, 410, 484, 494). "Hac ve Umre yapanlar Allah'in misafirleridir. O'ndan birsey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onlari affeder. " (Ibn Mâce, Menâsik, 5). "Allah'im, hac yapani ve hacinin kendisine dua ettigi kimseleri magfiret et" (Ibn Huzeyme, Sahîh; el-Hâkim).
Kâdî Iyâz (ö. 544/1149) söyle demistir: Ehli sünnet, haccin büyük günâhlara, ancak tövbe edilirse keffâret olacagi konusunda görüs birligi içindedir. Namaz ve zekât gibi Allah'a ait veya para borcu gibi kula ait bir borcun düstügünü söyleyen bilgin yoktur. Kul haklari zimmette devam eder. Allahu Teâlâ kiyamet günü hak sahiplerini, haklarini almak üzere toplar. Ancak yüce yaraticinin bu alacaklilara verecegi birtakim nimetlerle onlari razi etmesi ve bir ikram olmak üzere borçlulara müsamaha göstermesi de mümkündür (ez-Zühaylî, a.g.e., III, 12).
Hac ibadeti, dünyanin çesitli yörelerinden, renk, dil ve ülke ayirimi gözetilmeksizin, milyonlarca müslümani bir araya getirir. Tanisip, görüsmelerine, ekonomik bakimdan bütünlesmelerine, düsmanlari karsisinda tek saf hâlinde yardimlasmalarina zemin hazirlar. Böylece, su ayetlerdeki mana tecelli eder. "Insanlari hacca davet et ki, gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen çesitli vasitalarla sana varsinlar. Böylece onlar dünyevî ve uhrevî menfaatlerini görsünler ve belli günlerde, Allah'in kendilerine rizik olarak verdigi hayvanlari kurban ederken, Allah'in adini ansinlar. Siz de onlardan yeyin, yoksula ve fakire yedirin " (el Hac, 22/27, 28).
Hac, dünyanin çesitli bölgelerinde yasayan müminler arasindaki kardeslik baglarini güçlendirir. Insanlar, gerçekten esit olduklarini birlikte yasayarak gösterirler. Arap olanla olmayanin, beyazla siyahin takva disinda bir üstünlügünün bulunmadigi inanci vicdanlara yerlesir.
Haccin Hükmü ve Delilleri:
Islâm âlimleri haccin ömürde bir defa farz oldugu konusunda görüs birligi içindedir. Delilleri; Kitap ve Sünnettir. Kur'an'da söyle buyurulur:
"Oraya gitmeye gücü yeten herkese, Allah için Kâbe'yi ziyaret edip haccetmek farzdir" (Âl-i Imrân, 3/97).
"Hacci ve umreyi Allah için tamamlayin" (el-Bakara, 2/196) "Insanlarihacca davet et ki, gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen çesitli vasitalarla sana varsinlar" (el-Hac, 22/27)
Hadislerde söyle buyurulur: "Süphesiz Allah size hacci farz kildi, hacci ifa ediniz" (Müslim, Hac, 412; Nesaî, Menâsik, 1; Ahmed b. Hanbel, II, 508). " Îslâm bes sey üzerine bina edilmistir: Allah'tan baska ilâh olmadigina ve Muhammed (s.a.s)'in, Allah'in elçisi olduguna sehadet etmek, namaz kilmak, zekât' vermek, Beytüllah'i haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak"(Buhârî, Iman, l, 2; Müslim, Iman,19-22; Tirmizî, Iman, 3; Nesâî, Iman, 13).
Hz. Peygamber haccin farz kilindigini ashab-i kirâma duyurunca, içlerinden birisi; "Her yil mi?" demis, Resulullah (s.a.s.) susmustur. Bu soru üç defa tekrar edilince; " Eger evet deseydim, hac üzerinize her yil farz olurdu, buna da güç yetiremezdiniz" buyurmustur (Müslim, Hac, 412; Nesaî, Menâsik,1, Ahmed b. Hanbel, II, 508). Ibn Abbas (r.a)'dan yapilan rivayette, soru soranin el-Akra' b. Hâbis oldugu belirtilir ve su ilave yeralir: "Kim birden fazla hac yaparsa bu nafile hac olur" (Ibn Hanbel, II, 508; Nesâî, Menâsik,1; es-Sevkânî, a.g.e., IV, 279). Bu hadis, haccin farz olarak tekrarinin gerekmedigini gösterir. Islâm hukukçulari, haccin bir defadan fazla farz olmadigi ve fazla haccin nafile sayilacagi konusunda görüs birligi içindedir (Ibnü'l-Humam, Fethu'l Kadîr, Kahire 1316, II, 122; es-Sevkânî, a.g.e., IV, 280). Hadiste söyle buyurulur: " Hac ve umreyi pesi pesine yapiniz. Bu ikisi, körügün; demir, altin ve gümüsün pasini yok ettigi gibi, fakirligi ve günâhlari yok eder. Mebrûr haccin sevabi ancak cennettir" (Tirmizî, Hac, 2; Nesâî, Hac, 6; Ibn Mâce, Menâsik, 3). Bazi durumlarda birden fazla hac yapmak gerekebilir. Adak harci ve bozulan bir nafile hacci kaza etmek gibi. Bazen hac haram olur. Haram para ile haccetmek gibi. Bazen de mekruh olur. Hizmete muhtaç olan ana-babanin iznini almadan haccetmek gibi. Ebeveyn bulunmayinca dede ve ninelerden, borcunu ödeyecek baska mali bulunmayan borçlu ve kefilin alacaklilardan izin almaksizin, hac yapmasi da mekruhtur. Hanefilere göre bu kerâhet, tahrîmendir.
Hanefî, Sâfiî ve Mâlikîlere göre, haram para ile yapilan hac, gasbedilen arazide kilinan namazda oldugu gibi farz veya ikinci defa hac yapiliyorsa nafile olarak sahih olur. Bu kimsenin üzerinden farz veya nâfile düser. Hanbeliler ise, haram malla yapilacak hacca icazet vermezler. Çünkü bu mezhep, gasbedilen arazide kilinacak namazi da sahih kabul etmez (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', II, 223; ez-Zühaylî, a.g.e., III, 223).
Haccin Fevri veya Ömrî Olusu:
Ebû Hanife, Ebû Yûsuf, iki görüsten tercih edilende Mâlikîler ve Hanbelîlere göre, hac fevrîdir. Yani yükümlünün, gerekli sartlari tasidigi ilk yilda haccetmesi gereklidir. Hacci, yillar boyunca geciktirirse fâsik olur ve sahitligi reddedilir. Çünkü hacci geri birakmak küçük ma'siyettir. Bunda israr etmek kisiyi fiska götürür. Böyle bir kimse hac yapmadan mali telef olsa, borç para alip haccetmesi hâlinde, ilâhî magfirete nail olacagi umulur. Haccin geciktirilmeden ifasina, hacla ilgili âyetler delâlet ettigi gibi, su hadisler de bunu destekler: "Hac yapmakta acele ediniz. Çünkü sizden biriniz ölümün kendisine ne zaman gelecegini bilmez" (Ebû Davûd, Menasik, 5; Ibn Mâce, Menâsik, 1; Ibn Hanbel, I, 214, 225). " Bir kimseyi hastalik, açik bir ihtiyaç, bir sikinti veya zalim bir sultan alikoymaksizin hac yapmazsa; ister yahudi, isterse hristiyan olarak ölsün"(es-Sevkânî, a.g.e., IV, 284).
Sâfîlere ve imam Muhammed'e göre, hac ömrî (terâh)dir; Yani, hac için gerekli sartlari tasiyan yükümlü, bunu ilk yilda yapmak zorunda degildir. Ancak bu kimsenin hac veya umreyi, geciktirmeksizin yapmasi sünnettir. Çünkü tâat sayilan amelleri çabuk yapmak, hayirli islerde acele etmek Islâm'in tavsiye ettigi hususlardandir. Ayette; "Ey müminler, hayir islerine kosunuz, birbirinizle yaris ediniz" (el-Bakara, 2/148) buyurulur. Hac kendisine farz olan kimse, mesken yapma, çocugunu evlendirme gibi sebeplerle, hatta sebepsiz olarak hacci baska bir yila geciktirebilir. Çünkü hac farîzasi hicretin altinci yilinda geldigi halde, Hz. Peygamber bunu, bir özür olmaksizin onuncu yila tehir etmistir. Eger geciktirmek caiz olmasaydi, bunu onun da yapmamasi gerekirdi. Bu görüs, müslümanlara kolaylik saglayacagi için daha uygundur. Çünkü çogunluk Islâm hukukçularinin dayandigi hadisler zayif oldugu gibi, haccin, hicretin altinci yilinda Âl-i Imrân Suresinin nüzulü sirasinda farz kilindiginda süphe yoktur (es-Sîrâzî, el-Mühezzeb, I,199; ez-Zühaylî, a.g.e. III, 17, 18).
Haccin Sartlari:
Haccin Sartlari erkekleri ve kadinlari içine alan genel veya yalniz kadinlarla ilgili özel sartlar olmak üzere ikiye ayrilir. Bunlar tam olarak bulununca hac ve edasi farz olur. Aksi halde farz olmaz.
Genel Sartlar. Bunlar; farz olusunun, sihhatinin veya edasinin sartlari kabilinden olur. Müslüman, akilli, ergin, hür ve haccetmeye gücünün yeter olmasi gibi.
1. Müslüman Olmak! Kâfire hac farz olmaz. Ibadeti eda ehliyeti bulunmadigi için, onun yapacagi hac geçerli degildir. Münkir hac yapsa, sonra Islâm'a girse, ona Islâm'in hacci farz olur. Hanefilere göre, kâfir, seriatin furûu ile muhatap olmadigi için hacci terkten dolayi hesaba çekilmez. Çogunluk hukukçulara göre ise o, furû (Islâmî emir ve yasaklar)a muhataptir ve ahirette bunlardan hesaba çekilir.
2. Ergin ve akilli olmak: Çocuk ve akil hastalari hacla yükümlü degildir. Çünkü bunlar ser'î hükümlerle yükümlü tutulmamislardir. Akil hastasinin yapacagi hac veya umre, ibadet ehliyeti bulunmadigi için sahih olmaz. Bu ikisi hac yapsa, sonra çocuk bülug çagina ulassa, akil hastasi iyilesse, bunlara hac farz olur. Çocugun bülûgdan önce yaptigi hac nafile sayilir. Hadiste söyle buyurulur: "Üç kisiden kalem kaldirilmistir: Uyanincaya kadar uyuyandan, gençlik çagina girinceye kadar çocuktan, sifa buluncaya kadar akil hastasindan" (Ebû Davûd, Hudud,17; Ibn Mâce, Talâk, 15). Akil hastaligi, bayilma, sarhosluk ve uyku ihrami ortadan kaldirmaz (el-Kâsânî, a.g.e., II, 120-122, 160; Ibnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, II,120 vd.; el Meydânî, el Lübâb, I,177; Ibn Rüsd, Bidâyetü'l-Müctehid, I, 308 vd.; Ibn Kudâme, el-Mugnî, III, 218-222, 241, 248-250).
3. Hür olmak: Köle, esir ve mahkûma hac farz degildir. Çünkü hac, süresi uzun, belli bir yolculugu gerekli kilan ve yolculuga güç yetirilmesi sart kilinan bir ibadettir: Hürriyetten yoksun olan kimsenin bunu ifa etmesi mümkün olmaz.
4. Vakit: Arafat'ta vakfe ve ziyaret tavafi için belirli vakitlere yetismedikçe hac farz olmaz. Su ayetler haccin vakitli bir ibadet oldugunu gösterir: " Sana yeni dogan aylan (hilaller) sorarlar. De ki: "O, insanlarin faydasi için vakit ölçüleridir" (el-Bakara, 2/189). " Hac aylari bilinen aylardir" (el-Bakara, 2/197). Hanefi ve Hanbelîlere göre, hac aylari; Sevvâl, Zilkâde ve Zilhicce'nin ilk on günüdür. Buna Abadile adiyla anilan (Ibn Mes'ud Ibn Abbâs, Ibn Ömer ve Ibnü Zübeyr)'den nakledilendir. "En büyük hac (hacc-i ekber) günü, kurban bayrami günleridir" hadîsi delil olarak gösterilir (Buhârî, Hac, 33, 34, Umre, 9; Müslim, Hac, 123; Nesâî, Menâsik, 77; Dârimî, Menâsik, 38; Muvatta ; Hac, 63).
Bu sürenin disindaki vakitler, farz hac için ihrama girmeyi ve haccin rükünlerini ifaya elverisli degildir. Ancak hac niyetiyle ihrama, bu aylardan önce girilse, ihram geçerli ve yapilacak hac sahih olur. Delili: "Hac ve umreyi Allah için tamamlayiniz" ayetidir (el-Bakara, 2/196). Bu durumda hac aylari girmedikçe hac fiillerinden birsey yapmak caiz olmaz. Hanefilere göre ihram bir sart olup, bunun öne alinmasi, abdestin namaz vaktinden öne alinmasi gibidir. Çünkü ihram, hac yapacak kisinin kendisine bazi seyleri yasaklamasi ve bazi seyleri de gerekli kilmasidir. Yine bu, ihrami, Mîkat'tan önce baslatmak gibi olur. Bununla birlikte hac aylarindan önce ihrama girmek mekruhtur. Ibn Abbâs'in (ö. 68/687) naklettigi; "Hac için, ancak hac aylarinda ihrama girilmesi sünnetlerdendir" hadisi delildir (Buhâri)
Mâlikîlere göre, hac aylari tam üç aydir. Ihramin vakti, Sevvâl'in basindan, yani Ramazari bayraminin ilk gecesinden itibaren baslar, Kurban bayrami sabahi safak sökünceye kadar devam eder. Bir kimse bayram sabahi safak sökmezden önce, bir an, ihramli olarak Arafat'ta dursa hacca yetismis olur. Geride ziyaret tavafi ve sa'y gibi ibadetler kalir (Ibnü'l-Hümâm, a.g.e., II, 220 vd.; Ibn Kudâme, el Mugnî, III, 271; es-Sirâzî, el Mühezzeb, I, 200; ez-Zühaylî, a.g.e., III, 63-65).
5. Hacci ifaya gücünün yetmesi (istitâa). Bu; beden, mal veya yol emniyeti ile ilgili olabilir. Ayette, "Oraya gitmeye gücü yeten herkese, Allah için Kâbe yi ziyaret edip haccetmek farzdir" (Âl-i Imrân, 3/97) buyurulur. Ayetteki "hacca yol bulabilen, hacca gitmeye gücü yeten" ifadesi Hanefîlere göre "bedenî, mâlî ve emniyet" unsurlarini kapsamina alir. Bunlar haccin edasinin sartlarini olusturur.
a. Beden sagligi ve saglamligi. Buna göre; yatalak, hasta, kör, felçli, iki ayagi kesik, binit üzerinde kendi basina duramayan yasli kimse, tutuklu bulunan ile zalim yöneticilerin hac için vize vermedigi kimseler üzerine hac farz olmaz. Çünkü Allahu Teâlâ, haccin farz olmasi için "gücün yetmesi"ni sart kosmustur. Ibn Abbâs "istitâa"yi yol azigi (zâd) ve binit (râhile) olarak tefsir etmistir. Ayette, "Allah hiçbir kimseye gücünün yeteceginden fazlasini yüklemez" (el-Bakara, 2/286) buyurulur.
b. Gerekli maddî güce sahip olmak. Bu yolda tüketecegi yiyecek ve oraya varabilmek için binecegi vasitadan ibarettir. Buna göre, bir kimseye haccin farz olabilmesi için, hac süresince hem kendisinin, hem de bakmakla yükümlü oldugu kimselerin nafakalarini ve nakil vasitasini temin gücüne sahip olmalidir. Mekkeliler ve Mekke çevresinde oturanlar için nakil aracina sahip olmak sart degildir; yaya yürüyecek durumda bulunmalari yeterlidir.
c. Yol emniyeti. Haccin farz olmasi için yol güvenliginin bulunmasi sarttir. Bu, Ebû Hanife'ye göre, vücûbunun, bazilarina göre ise edasinin sartlarindandir.
Kadin için yol emniyeti; beraberinde neseb veya sihrî (evlilikle dogan hisimlik) hisimlardan fâsik olmayan akilli, ergin veya murâhik (12 yasla bulug arasi erkek çocugu) mahrem birisinin veya kocasinin bulunmasiyla gerçeklesir. Kadinin yaninda kocasi veya mahrem bir hisimi olmaksizin, Mekke'ye üç gün üç gece (sefer mesafesi) ve daha uzak yerden gelerek hac yapmasi tahrîmen mekruhtur. O, mahremsiz hac yaparsa kerâhetle birlikte caiz olur. Mahremin bulunmasi vücûb sartidir. Eda sarti diyenler de vardir. Günümüzde yaygin fesat sebebiyle, kadin süt erkek kardesiyle yolculuk yapamaz. Çünkü genç sihrî hisimlarda oldugu gibi, süt hismiyla basbasa kalmak (halvet) mekruhtur. Sâfiîler buna "kadinin, kafilede güvenilir diger kadinlarla birlikte hac yapabilecegi" esasini ilave ederler (el-Kâsânî, a.g.e., II, 121-125; el-Meydânî, el-Lübâb, I,177; Ibn Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, II,194-199; es-Sîrâzî, a.g.e., 196-198; ez-Zühaylî, a.g.e., III, 25-32).
Haccin Yalniz Kadinlarla Ilgili Özel Sartlari:
Kadinlarla ilgili iki sart vardir.
1. Hacda yol arkadasinin bulunmasi:
Hac yapacak kadinin yaninda kocasi veya mahrem bir hisiminin bulunmasi gereklidir. Aksi halde kendisine hac fari olmaz. "Kadin, yaninda mahrem hisimi bulunmadikça üç günden fazla yolculuk yapamaz" (es-Sevkânî, a.g.e, IV, 290). "Bir kadin, yaninda kocasi bulunmadikça hac yapmasin" (es-Sevkânî, a.g.e, IV, 491) hadis-i serifleri buna delildir. Sâfiîler ise, kadina, güvenilir kadinlarla birlikte olunca, hacci gerekli görürler. Yol arkadasi olarak tek kadin yeterli degildir. Mâlikilere göre ise, kadin, yalniz kendilerine emanet edilmis kadin arkadaslari veya yalniz erkekler yahut da erkek-kadin karisik bir toplulukla birlikte hac yapabilir. Bu iki mezhebin dayandigi delil; "Oraya gitmeye gücü yeten herkese, Allah için Kâbe yi ziyaret edip haccetmek farzdir" (Âl-i Imrân, 3/97) ayetinin genel anlamidir. Bu yüzden, kadin kendisi aleyhine kötülükten güvende olunca, ona hac gerekli olur.
Mahrem hisim ifadesi, nesep, süt veya sihrî hisimlik yüzünden kendisiyle evlenmek ebediyyen haram olan kimseleri içine alir. Ogul, torun, baba, dede, süt ogul, süt kardes, damat, kayinpeder gibi. Kizkardesin, hala veya teyzenin kocasi olmak geçici evlenme engeli dogurdugundan, enistelerle hac yolculugu caiz olmaz.
Sâfiî ve Mâlikîlerle diger fakihler arasindaki bu görüs ayriligi, bir farzi ifa için yapilacak yolculuga mahsustur. Hac yolculugu böyledir. Ihtiyârî yolculuklar icmâ' ile buna kiyas edilmez. Resulullah (s.a.s) söyle buyurmustur: "Bir erkek, bir kadinla yanlarinda mahrem bir hisimi bulunmadikça yalniz kalmasin. Kadin, yaninda mahrem hisimi bulunmadikça yolculuk yapamaz." Bir adam kalkti.
"Ey Allah'in elçisi, karim hac yolculuguna çikti. Ben ise falanca gazveye yazildim. Hz. Peygamber söyle buyurdu: "Git ve karinla birlikte haccet" (Buhârî, Nikâh, III, Cihâd,140,181; Müslim, Hac, 424).
2. Iddetli Olmamasi
Hac yapacak kadinin bosanma veya vefattan dolayi iddetli olmamasi gereklidir. Çünkü yüce Allah su ayetle iddetli kadinlarin evden çikisini yasaklamistir: "Bosadiginiz kadinlari evlerinden çikarmayin. Kendileri de çikmasinlar" (et-Talâk, 65/1). Haccin baska bir vakitte edasi mümkündür. Iddet ise ancak özel bir vakitte sözkonusu olur (ez-Zühaylî, a.g.e, III, 36,37).
Islâm'da haccin bazi engelleri vardir, bu engeller Islâm âlimleri tarafindan söyle tesbit edilmistir.
1. Ebeveyn: Ana veya baba Mekkeli olmayan çocugunu nafile hac veya umre için ihrama girmekten alikoyabilir. Ancak bu ikisi farz hacca engel olamaz. Çünkü ebeveyne hizmet, bir cihaddir. Farz hacda ana babadan izin almak sünnettir.
2. Evlilik: Islâm hukukçularinin çogunluguna göre, koca, karisinin farz haccina engel olamaz. Çünkü bu, ilk yükümlülük yilinda (fevrî') farz olmustur. Sâfiîlere göre ise, koca, karisini farz veya sünnet hacdan alikoyabilir. Çünkü kocanin hakki önceliklidir. Hac ibadeti ise ömür boyu ifa edilebilir.
3. Kölelik: Efendinin kölesini farz ve sünnet hacdan alikoyma hakki vardir. Ancak köle onun izniyle ihrama girmisse, artik hac veya umreyi tamamlamasina engel olamaz.
4. Hapis: Haksiz olarak veya maddî sikinti içinde oldugu halde bir borçtan dolayi hapiste bulunmak hac engelidir.
5. Borçluluk: Vâdesi gelen borcunu ödemek için baska bir mali olmayan borçlunun hac yapmasina, alacakli engel olabilir. Vâdesi gelmeyen borçlar hac engeli teskil etmez.
6. Hacr altinda bulunmak: Sefîh olan kimse veli veya vasînin izni olmadikça hac yapamaz.
7. Ihsâr: Hac veya umre için ihrama girmis olan kimsenin, düsmanin engel olmasi veya hastalik gibi bir sebeple hac veya umreyi tamamlayamadan ihramdan çikmak zorunda kalmasidir. Böyle bir engelle karsilasan kimseye de "muhsar" denir. Ölüm veya malini 'verme disinda engeli asmaya gücü yetmeyen, haci, engelin kalkmasi umulan bir süre bekledikten sonra ihramdan çikabilir. Ancak bu durumda kurban kesmesi gerekir.
8. Hastalik: Bir kimse ihrama girdikten sonra hastalansa, Ebû Hanife'ye göre, muhsar sayilir ve ihramdan çikabilir. Sâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise; ihramda iken hastalanan kimse, uzun sürse bile, iyilesinceye kadar ihramli olarak kalir (el-Kâsânî, a.g.e, II, 130, Ibn Kudâme, el-Mugnî, III, 240; Ibn Âbidîn, a.g.e, II, 200):
Haccin Sihhatinin Sartlari
Yapilacak haccin geçerli olmasi için dört sartin bulunmasi gereklidir:
1. Islâm: Haccin, hem farz olma ve hem de sihhat sartidir.
2. Özel yerler: Arafat ve Kâbe.
3. Özel vakit: Arafatta vakfe, arafe günü zevalden itibaren, Kurban bayrami sabahi safak sökünceye; ziyaret tavafi ise, bayram sabahindan, ömür sonuna kadar yapilabilir. Ancak ziyaret tavafini bayramin ilk üç gününde yapmak vacib oldugu için, ziyaret tavafini bundan sonraya birakana, vacibi terkettigi için, kurban kesmek gerekli olur.
4. Ihram: Hac veya umre niyetiyle, diger zamanlarda helâl olan bir kisim, fiil ve davranislari, kisinin kendisine hac veya umre süresince haram kilmasi demektir. Halk arasinda ihramli erkegin örtündügü iki parça örtüye de "ihram" denilmektedir.
Ihrama Girme Yerleri (Mikatlar)
Mîkat, ihrama girme yeri ve zamani demektir. Çogulu mevâkît'tir. Bir terim olarak, Mekke çevresinde, çesitli bölge ve ülkelerden hacca gelenlerin ihrama girecekleri özel yerleri ifade eder. Bir kimsenin, hac veya umre için, mikatlari ihramsiz geçmesi caiz olmaz. Aksi halde kurban veya mikat yerine dönmek gerekir. Ancak mikat yerinden önce ihrâma girmek ittifakla caizdir. Hatta Hanefilere göre, bir sakinca dogmayacaksa, ihrami öne almak daha faziletlidir. "Hac ve umreyi Allah için tamamlayiniz" (el Bakara, 2/196) ayetinde buna delâlet vardir. Mikatlari beklemeksizin, ailesinin bulundugu yerden ihrama girmek hac ve umreyi eksiksiz tamamlamak demektir. Hz. Ali (ö. 40/660) ve Abdullah b. Mes'ud'un (ö. 32/652) görüsü budur. Çünkü bunda daha çok mesakkat ve daha büyük tazîm vardir.
Ihrama girme yerleri, Mekke'de, Mekke (Harem) ile mikatlar arasinda (hil bölgesi) veya mikatlarin disinda kalan bölgelerde (âfâkî) oturanlara göre degisiklik gösterir (el-Kâsânî, a.g.e, II, 163-167; Ibnü'l-Hümâm, a.g.e, II, 131-134; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 178 vd.; es-Sîrâzî, el-Mühezzeb, I, 202-204; Ibn Kudâme, el-Mugnî, III; 257-267).
1. Mekke'de oturanlar: Bunlarin hac için ihrama girme yeri yine Mekke'dir. Hz. Peygamber ashab-i kirâma hac için ihrama, Mekke'nin içinde girmelerini emir buyurmustur (ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râye, III,16). Mekke disinda, harem dâhilinde evi olanlar da böyledir. Mekkelilerin umre için mikat yeri ise, diledigi herhangi bir yerden, hill'in harem bölgesine en yakin olan yeridir. Ancak umrede ihrama girmek için hill'in en fazîletli yeri Hanefi ve Hanbelîlere göre "Ten'îm", sonrâ "Ci'râne", sonra "Hudeybiye"dir. Resulullah (s.a.s) Abdurrahman b. Ebî Bekr'e Hz. Âise'ye Ten'îm'de ihrama girerek umre yaptirmasini emir buyurmustur (Buhârî, cihâd, 125, Umre, 6; Müslim, Hac,135,136; Ahmed b. Hanbel, III, 309, 394; Tirmizî, Hac, 91).
2. Hill'de oturanlar: Harem bölgesiyle, bes mikat yerinin çevreledigi alan arasindaki bölgeye "hill" denir. Hill'de oturanlarin hac veya umre için ihrama girme yeri (mikat), ailelerinin bulundugu yer veya bu yerle. harem arasinda kalan, hill'den diledigi herhangi bir yerdir. Hac ve umreyi tamamlamayi emreden ayetle (el-Bakara, 2/ 196) Hz. Ali ve Ibn Mes'ud'un görüsü buna delildir. Hanefîler bu görüsü benimsemistir. Imam Mâlik'e göre, bunlarin mikat yeri, kendi evleridir.
3. Mikatlarin çevreledigi alan disinda oturanlar (âfâki): Arabistan'da mikatlar disinda oturanlarla, dis ülkelerden hac veya umre niyetiyle Hicaz'a gidenler için geldigi bölge veya ülkeye göre ihrama girme yerleri (mikat) belirlenmistir. Ibn Abbâs (r.a)'tan söyle dedigi nakledilmistir: "Nebî (s.a.s), Medineliler için Zülhuleyfe'yi, Samlilar için el-Cuhfe'yi, Necidliler için Karnü'l-Menâzil'i ve Yemenliler için Yelemlem'i mikat olarak belirledi. Bunlar, belirtilen bölge veya ülke tarafindan gelen diger belde yolculari için de mikat yeridir" (Buhârî, Hac, 7, 9, 11,12, Sayd,18; Müslim, Hac,11-12; Ebû Dâvûd, Menâsik, 8; Nesâî, Menâsik,19, 20, 23; Ahmed b. Hanbel, I, 238). Câbir (r.a)'den merfû olarak rivayet edilen Müslim hadisinde bunlara, Iraklilar için Zat-i irk ilâve edilmistir (Ebû Dâvûd, Menâsik,
.
Gelinen ülkelere göre mikatlar söyledir:
a. Türkiye, Suriye, Misir, Magrib ve Avrupa tarafindan deniz yoluyla gelenlerin mikati Cuhfe (Râbig)'dir. Cuhfe ile Mekke aiasi yaklasik 187 km . dir.
b. Medine'den gelenlerin mikati Zülhuleyfe (Âbâr-i Ali) olup, Mekke'ye yaklasik 464 km .dir. En uzak mikat yeri burasidir.
c. Irak, Iran ve diger dogu ülkelerinden gelenlerin mikati Zât-i Irk'tir. Bu yer Mekke'ye yaklasik 94 km .dir.
d. Kuveyt ve Necid yönünden gelenlerin mikati bugün es-Seyl denilen Karnü'l-Menâzil'dir.
e. Yemen'den gelenlerin mikati Mekke'nin güneyinde bulunan Yelemlem olup, Mekke'ye 54 km .dir,
Ihrama girme yerlerini Hz. Peygamber tayin ettigi için hac, umre, ticaret veya baska bir amaçla gelen her müslümanin buralarda veya daha önce ihrâma girmis olmasi lâzimdir. Eger yol, bu noktalardan geçmiyorsa buralarin hizalarindan ihrâma girilir. Medine'ye gelenler, hac için Mekke'ye dogru yola çikinca Zülhuleyfe'de bugün Âbâr-i Alî denilen yerde ihrama girerler.
Mikatlardan içeride bulunan kimseler, ihramsiz Mekke'ye girebilirler. Fakat hac veya umre için, bulunduklari yerden ihrama girerler. Mikat içinde, fakat Mekke disinda bulunan, bulundugu yerde; Mekke'nin içinde oturanlar ise, kaldigi evde ihrama girerler.
Disaridan hac veya umre için gelen kimse mikati ihramsiz geçerse ya bir kurban keser veya geri dönüp mikat yerinde ihrama girer. Mekke'ye girme niyeti olmaksizin mikati ihramsiz geçene birsey lâzim gelmez.
Ihram:
Hac disinda yapilmasi mübah olan bazi seyleri kendisine haram kilmak demektir. Hanefilere göre, ihram haccin rüknü degil sartidir. Bu da niyet ve telbiye ile gerçeklesir. Hac veya umreye yahut her ikisine niyet etmek ve Allah için telbiye getirerek ihrama girmekle hac ibadeti baslamis olur.
Ihrama girerken yapilmasi sünnet veya müstehap olan fiillerin baslicalari sunlardir:
1. Abdest veya boy abdesti almak. Temizlenmek için abdest veya boy abdesti alinir. Hz. Peygamber ihram için boy abdesti almistir (ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râye, III,17). Bu, temizlenmek için olup, taharet (abdestlilik) için degildir. Bu yüzden, hayizli ve nifasli kadinlar da bunu yaparlar. Ibn Abbâs'in merfû olarak naklettigi bir hadiste söyle buyurulur: "Nifasli ve hayizli kadinlar boy abdesti alir, ihrama girer, Beytullah'i tavaf disinda, haccin bütün menâsikini ifa ederler" (Tirmizî, Hac, 98; Ahmed b. Hanbel, I, 364; Ebû Dâvûd, Menâsik, 9). Diger yandan Hz. Peygamber (s.a.s), Esmâ binti Umeys'e nifasli (lohusa) iken boy abdesti almasini emir buyurmustur (Müslim, Hac, 109, 110).
Ihrama girecek kimsenin tirnaklarini kesmesi, tiras olup, biyiklarini kisaltmasi, koltuk altlarini ve edep yerini tiras etmesi müstehaptir..
2. Erkekler, dikisli elbiselerini çikarir ve birisi göbekten asagisini örtmek, digerini omuzuna almak üzere iki temiz ve yeni pestemela bürünür. Basi açik, ayaklari çiplak olup, terlik veya nalin giyebilir. Hadiste söyle buyurulur: "Sizden biriniz, bir izâr (alt pestemal), bir ridâ (üst pestemal) ve iki nalinla ihrama girsin. Nalin bulamazsa, mest giysin, mestlerin topuklarindan asagisini ayirsin" (es-Sevkânî, a.g.e, IV, 305). Ibn Abbâs rivayetinde "topuklardan asagisini ayirma" ifadesi yoktur (Buhârî, Hac, 21; Müslim; Hac, 1-3; Dârimî, Menâsik, 31; Tirmizî, Hac, 19; Ahmed b. Hanbel, I, 215, 221, 228, 279, II, 3, 4, 8, 34, 47).
Ihrama giren kadinlar, elbiselerini çikarmazlar baslarini ve ayaklarini açik bulundurmazlar. Yalniz yüzleri açik bulunur, telbiye ederken seslerini yükseltmezler.
3. Çogunluga göre, ihramdan önce bedenini kokulamak caizdir. Hanefî ve Hanbelîlere göre, elbiseyi kokulamak caiz degildir. Sâfiîler elbise konusunda da aksi görüstedir. Delil, Hz. Âise'den nakledilen su hadistir: "Ben Nebî (s.a.s)'i, ihrama girerken bulabildigim en güzel koku ile kokuluyordum"(Buhârî, Hac,18, Libâs, 79, 81; Müslim, Hac, 37; Dârimî, Menâsik, 10; Tirmizî, Hac, 77). Buna göre, kokunun eserinin ihramdan sonra devam etmesinde bir sakinca yoktur. Ancak artik ihram süresince yeniden kokulanmak, hatta kokulu sabun kullanmak caiz görülmemistir.
4. Ihram namazi. Boy abdesti veya abdest alindiktan ve ihramdan önce; ittifakla iki rekat ihram namazi kilinir. Delil su hadistir: "Nebî (s.a.s) Zülhuleyfe'de iki rekât namaz kildi, sonra ihrama girdi" (ez-Zeylaî, age, III, 30 vd.). Bu namazin birinci rekâtinda Kâfirûn, ikinci rekâtinda ise Ihlâs suresini okumak sünnettir. Mâlikî ve Hanbelîlere göre, ihrama farz namazin arkasindan girilir. Çünkü Ibn Abbâs (r.a)'tan, Resulullah'in böyle yaptigi nakledilmistir.
5. Telbiye. Hanefîlere göre, ihram namazindan sonra telbiye getirilir. Çünkü Hz. Peygamber böyle yapmistir. Efdal olan da budur. Vasitaya bindikten sonra telbiye getirip, sonra niyet edilebilir (ez-Zeylaî, age, III, 21). Telbiye sudur:
"Lebbeyke Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke Lâ serîke Leke Lebbeyk. Inne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülke, Lâ serîke leke" (Buharî, Hac, 26, Libâs, 69; Müslim, Hac,147, 269, 271; Dârimî. Menâsik, 22, Tirmizî, Hac, 97).
Hanefilere göre bir kimse mikatta niyet ederek telbiye getirince ihrama girmis olur. Telbiye, yolda, inis çikislarda, yol arkadaslariyla karsilasmalarda namazlarin ardindan tekrarlanir ve zaman zaman ses yükseltilir. Telbiye, Mâlikîler disinda çogunluga göre, Kurban bayrami günü Akabe cemresine ilk tasin atilmasiyla kesilir. Çünkü Hz. Peygamber böyle yapmistir (Nesâî, Menâsik, 229, Ibn Mâce, Menâsik, 69; Ebû Dâvud, Menâsîk, 27, 28; Tirmizî, Hac, 78, 79). Ancak taslamadan önce tiras olunursa, telbiye kesilir. Umre yapan ise tavafa baslamakla telbiyeyi keser.